11 Haziran 2009 Perşembe

Sessizliğin S'si, Sue Grafton



serinin bu kitabında ilk kez kinsey kızımızın anlatımının dışında anlatımlar görüyoruz. bir kaç bölümde bir, kitap geçmişten, flashback'ler getiriyor. tanımadığımız, varolmayan, tanrısal bir gözün ağzından... ben bunu sevdim mi? hayır. sanırım sue grafton, seriyi monoton buldu, ya da aynı şekilde yazmaktan sıkıldı ve yeni birşeyler denedi. sevdiğim pekçok şeyde değişikliğe ayak direrim, insan tabiatı öyledir muhtemelen, bunu bildiğim için acaba böyle de sevemez miyim diye sordum kendime. cevap olumsuzdu. sevemedim.

"S" de sevemediğim, ya da eksikliğini duyduğum başka şeyler de var. ev sahibi ile, Rozi ile, sevgilisi ile arasında hiçbirşey olmuyor! hiç! halbuki ne şenlenirim kinsey kızımızın bu asosyal sosyalleşmelerine tanık olmaktan.
ofisini de özledim. bir ara ortaya çıkan aile bağlarına da boşverilmiş... çok dımdızlak kalmış sanki kinseyciğim. hani zaten yabanidir ama...
serinin diğer kitaplarına göre çok daha kalın bir kitap üstelik. evet, alfabenin sonuna yaklaşırken yazarımız sue grafton mızmızlanmaya başlamış bana kalırsa. en harikulade karakteri bile defalarca yazmak bunaltır herhalde. agatha christie Poirot'ya nasıl katlandı acaba?



olumlu birşeyler söylemeyi çok istiyorum, çok sevdiğim bir seri sözkonusu tabi burada, ancak kitabın sonundan da umduğum tatmini alamadım. üstelik bunca "kinsey millhone polisiyesi"nden sonra biliyorum ki, bu kitabın sonu benim meraklı dedektifimi de kesmez. kesmemeli. ama yazarlar da bazen kahramanlarını ihmal edebilirler demek ki, onların ihtiyaçları yokmuş gibi yapabilirler. biz okur da, "işşallah T güzeldir" der bekleriz:)

DİKKAT: arka kapaktaki bilgiler için arka kapak resmi tıklansın. konuyu anlatmaktan hoşlanmayan blog yazarı, arka kapağı sırf bu yüzden oraya koymuş olabilir.

(bu arada, illa ki Kinsey Millhone ile ilgili bir yazı hazırlanacaktır.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder