5 Ekim 2010 Salı

ikinci avuç kitap

yorularak bırakmıştım. ama aslında eylül başından beri okuduğum herşeyden biraz bahsetmek istiyorum, dayanamadım, devam ediyorum.

Gail Parent, Birazcık Evli

evet bu yazarla en bilindik yöntemle tanıştım. kapak cazibesi! hatta sırt ve isim. atatürk kitaplığında elimde yer numarası bir kitabı ararken gözüme takıldı. elime aldım, arka kapaktaki tanıtımı okudum ve bir sonraki gelişimde kendisiyle randevulaşarak vedalaştım. daha sonra kitabı ödünç aldğımda kötüphane memuresi kadın evli olup olmadığımı sordu. hazırcevaplık yapıp "azcık" falan demek aklıma gelmedi:)
işte arka kapakta yazanlar:

"Marjoire Weissman kardiyolog olan kocası David'in kendini bir tanrı gibi hissetmesinden sonra bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. David'de 38 yaşındaki karısı Marjorie'nin Manhattan'daki tiyatro kursuna katılmasının çok da olağan olmadığının farkındaydı. Ancak ikisinin de farkına varmadığı çekingen ve aşırı kilolu kızları Julie'nin hamile olduğuydu. (...)"

yahudi bir yazar gail abla ve kitabında amerikada yaşayan yahudilerin toplumsal kabul ve kurallarıyla ilgili pek çok mizah ögesi kullanmış. kitap neredeyse bir sitcom gibi diye düşündüğümü hatırlıyorum. yazar zaten müzikaller ve komedi oyunları da yazıyormuş.

aslında şimdi düşünüyorum da kitabı okurken esas hatunun, ailenin annesinin sıksık karakterinin değiştiğini düşünmüştüm. bazen utangaç mahzun, bazen arsızca ihtiraslı, bazen iyi evhanımı ancak kızını günlerce arayıp sormayacak kadar bencil. tam da başarısız sitcomlardaki gibi, espriye ulaşmak için her yol mübah hissi. yoksa kurgu olamayacak. neyse, eğlenceli ve şendi, hatta bir kitabını daha okudum. ancak bir üçüncüsünü elime alacağımı da hiç zannetmiyorum.

Karin Fossum, Şeytanın Işığı

hemen arka kapakta yazanları buraya kopyalayayım. çünkü bu kitap da bir rafta tavlanma vakası:)

"Kasabanın serseri gençlerinden kendini karşıkonulmaz bulan işsiz Zipp ve yakışıklı, kızlarla hiç ilgilenmeyen Andreas soygun yapmak amacıyla yaklaştıkları kadının bebek arabasını düşürmesine neden olmuşlar, arabadaki bebek daha sonra ölünce kazayla cinayet işlemişlerdir. Ancak henüz bunun farkında değildirler. Çocukluktan beri birbirini tanıyan ve sürekli beraber gezen iki arkadaş önemli bir konuda problem yaşarlar ve henüz bebeğe ne olduğu belli olmadan başka bir kadını soymaya kalkarlar. Zipp dışarıda gözcülük ederken, Andreas yaşlı kadının evine girer. Bu onu son görüşüdür. Andreas kaybolmuştur. Zipp, yaptıklarının anlaşılacağı endişesi ile Müfettiş Sejer ve Skarre’ye doğru bilgi vermeyecektir.

İnce bir gerilim, suç psikolojisine derin bakışlar, zeki polis karakterleri.. İnsan polisiyeden başka ne bekler ki?.."

karin fossum norveçli. iskandinav ülkelerinin polisiyeleri birbirine benziyor. yine aynı yalıtılmışlık, yalnızlık, ifadesizlik, sıradanlığın altında ezilme.

anlatıcı kitapta yine değişiyor. bir kadının ağzından, onun kendi zamanında, onun yargılarıyla okuduğumuz kısımlar ve gelişen olayların tanrı anlatıcıyla (3. şahıslarla) bize ulaştığı kısımlar var. bazen okuyucu olarak dedektifin önüne geçiyor bazen ise geri kalıyoruz. ama sonunda bizi en çok saran his burukluk ve merhamet oluyor. anlamsız suç, neredeyse motivasyonsuz. tamamen anın ve psikolojinin güttüğü insanın anlamsız tepkisi. ancak ölümcül!

kitabın sonundaki süpriz de bonus.

William Gibson, Mona Lisa

mmm, bu konuda bana gıcık olan çok olacaktır ama siberpunk ın tanrılarından gibson abi, bir önceki kitabı kont sıfır (Count zero) 'daki karakterlerin bir kısmının 7 yıl sonraki halini ele almaya karar verir. yeni birşey söylemez. aksiyonda aman aman bişey de olmaz. şaşırtmaz etmez. varettiği dünyaya varyasyonlarla oynar. bana öyle geldi. çok üzgünüm sıkılarak okudum. ilk okumam gereken kitabını ise halen okuyamadım:(

Gail Parent, Sheila Levine Öldü ve New York'da Yaşıyor

okuduğum ikinci gail parent kitabı. hatta aslında bunu daha çok merak etmiştim. ve fakat hkitabı bitirenen dek hafakanlar bastı. geliniz arka kapakta neler yazıyormuş kopyalayalım:

"Kendinizi problemli sanıyorsanız, siz bir de Sheila Levine la tanışın. Sheila 30 yaşında ve bir türlü evlenememektedir. Herkes bilir ki iyi Yahudi kızlarının büyüdüklerinde gelin olamayacaklarını düşünen var mdır? Bu Sheila nın bir sürü sorunundan sadece biridir. Bir kız özellikle de ailesinin düşlediği gibi baş döndürücü bir güzelliğe sahip değilse nasıl "iyi" kalabilir?


Bunun yanıtı basit. O da "iyi bir kız" olarak kalmadı. Her hafta sonunu Syracuse Üniversitesindeki odasında geçirmekten bıkkın, Colgete den bir oğlanla ilk buluşmasında beraketini kaybetti. Ya işe yaramazsa? Bu da işe yaramazsa bir arkadaşıyla ev tutabilir ve bir kocanın yanı sıra kendini kanıtlamasına olanak sağlayacak iş bulurdu. Tatillerini planlar modern görünüşlü bir bekar olurdu.

Kısacası Sheila çaresizdi. Hatırlayabildiği ilk anısı beşiğine eğilmiş annesinin bu minik bebeğin günün birinde çok güzel bir gelin olacağını söyleyen sesiydi. Çocukluğunun bitmeyen nakaratı annesinin "Sen evlendiğinde..." diye mırıldanan sesiydi. Ama hiçbiri işe yaramadı ve artık Sheila nın gerçekle yüzleşmesinin zamanı gelmişti. Ailesi hayal kırıklığına uğramıştı, kimse onunla evlenmek istemiyordu.

"Sheila Levine Öldü ve New York ta Yaşıyor" koca arayan bir kızın komik öyküsüdür. Bununla birlikte kitabı okurken gözlerinizden yanaklarınıza düşen kahkaha yaşları gerçek gözyaşlarına dönüşürse hiç şaşırmayın.
"

kabustan hallice. bir süre sonra inanılmaz patetikleşen kahramandan nefret ettim.
onun etrafındakilerden, tüm o aday adaylarından, kocasızlıktan yerlerde sürünmelerden, ve programa ek olarak kitabın sonundan da. belki o toplumun bir parçası olsam daha matrak bulabilirdim tabi, çünkü parent yine amerikada yaşayan yahudilerle ilgili birçok şeyi alaya alıyor. tabi tüm bu alışkanlıklar da, onlarla matrak geçilmesi de bana yabancı. sadece çaresizce evlenmeye çalışan ve başka da hiçbir merakı, yeteneği -ki evlenmeye de yok- keyfi, emeği, hobisi olmayan bu kadına tanık olmak beni hasta etti. (bekar olduğum için mi? okuyunuz görünüz)

Henning Mankell, Beşinci Kadın

yeni keşfettiğim başka bir isveçli. fonda kış. önde bir sürü bilinmezlik. yine bazen dedektiften fazla şey biliyoruz, ancak onun ipuçlarını yakalıyıp sonuçlar çıkarmasını beklemeliyiz. sıkmıyor, keyif veriyor. cezalandıran bir seri katili kovalıyoruz. konu bildik ama beylik gelmiyor. hemen bir sonraki mankell'i randevu defterime yazıyorum:)

Ray Bradbury ve başka bir çok yazar, Çığlık

çıtır çerez korku öykücükleri. sabun köpüğü gibi akıp gidiyor. en güzeli bradbury'ninki

Henning Mankell, Dans Öğretmeninin Dönüşü

54 yıl önce nazizm ve 2. dünya savaşından kalan hesaplaşma. aslında çok cazip bir konu değil diye düşünmüştüm ancak keyifle okudum. mankell'e biraz iltimas geçiyor olabilirim. mankell'in kitaplarının ilk sayfasında isveç'in kitapta geçen bölgelerinin haritaları oluyor. kahramanlarla birlikte isveç'te dolanabiliyor okur. yine aynı şeylere vurgunum, ağır ilerleyen araştırmalar, her ayrıntının tek tek incelenmesi, yavaş ve kışın eşlik ettiği gelişmeler, dedektifin kendi çıkmazları. bir sonraki mankell'e hazırım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder